Son günlerde Türkiye’nin gündeminden düşmeyen bir olay, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’e yapılan saldırı ile bir kez daha gündeme geldi. Saldırıyı gerçekleştiren kişinin, 24 yıl önce bir gasp olayıyla ilişkilendirilmesi, konunun derinliklerinde yatan karanlık bir geçmişi yeniden yüzeye çıkardı. Saldırganın geçmişi, sadece bununla sınırlı değil; aynı zamanda mağdur olan kişi, o anıları taze bir şekilde hatırlıyor ve yaşadığı dehşet dolu anıları aktarıyor.
Gasp edilen kişi, 24 yıl önce yaşadığı olayın detaylarını anlatırken, o dönemde başına gelen korkutucu anıları tekrar canlandırdı. Olay, 1999 yılında yaşandı ve saldırgan, genç yaşta bir kayin-pederin çocuğu olarak biliniyordu. "Boğazını keserim" şeklindeki tehdit, o günlerin korkusunu yeniden gün yüzüne çıkardı. O zamanki herkesin işlek caddelerde özgürce yürüyemediği bu dönemlerde, böyle bir olayın yaşanması, şehirde korku dolu anların yaşanmasına neden oldu. Üzerinden geçen yıllar, bu olayı hafifletmediği gibi; aksine, toplum adına virüs gibi yayılan bir korku ve güvensizlik duygusu yarattı.
Özgür Özel’e yapılan saldırı, birçok kişi tarafından kınanmış ve güvenlik ilgili tartışmalara yol açmıştır. Özel, saldırının ardından yaptığı basın açıklamasında, "Bu tür saldırıların amacının korkutmak olduğunu biliyoruz. Ancak biz doğru bildiğimiz yolda ilerlemeye devam edeceğiz," dedi. Ancak saldırganın geçmişteki eğilimlerine bakıldığında, bu tür davranışların süreklilik arz ettiği ve bir değişim yaşamadığı anlaşılmaktadır. Gasp edilen kişi, "O adam 24 yıl önce de aynı kafadaydı. Ben şu an bu olayları anlatırken hissettiğim duyguların benzerini, o anda da yaşamıştım," diyerek, zamanın bir şeyleri değiştirmediğini vurguladı.
Yaşanan olaylar, sadece bir bireyin trajedisi değil; aynı zamanda toplumun suçla olan ilişkisini ve güvenlik algısını da sorgulatan bir durum olarak dikkat çekiyor. Olayın ardından gelen tepkiler, toplumun bu tür şiddet ve suç eğilimlerine karşı daha kararlı bir duruş sergilemesi gerektiğini ortaya koyuyor. Gasp edilen kişi de bunun altını çizerken, "Bu durumu sadece bir saldırı olarak değil; aynı zamanda toplumumuzun yoğun bir biçimde gözden geçirilmesi gereken karanlık bir gerçeği olarak görmek lazım," diyerek, yaşanan travmanın etkilerini ve gelecekte karşılaşılabilecek benzer durumlara karşı uyanıklığı artırma gereğini belirtti.
Olayın ardından yetkililerin aldığı önlemler ve yapılması gereken düzenlemeler hakkında da konuşan mağdur, "Artık kimse, kendi güvenliğinden endişe etmemeli. Bu tür olayların önüne geçmek için, yalnızca suçlularla mücadele değil, aynı zamanda eğitim ve farkındalık kazanme çabalarına da daha fazla önem verilmelidir," dedi. Bu durum, toplumun her kesiminde bir bilinç oluşması gerektiğini ve güvenliğin toplumsal bir mesele olduğunu vurguluyor.
Özgür Özel’e yapılan saldırı ve geçmişteki gasp olayı, yalnızca bireysel bir trajedi değil; sosyal yapının zayıf noktalarını da gün yüzüne çıkarıyor. Suç ve ceza ilişkisi, toplumların yerleşik normlarıyla bütünleşmeli; bu tür olayların önlenmesi için köklü değişim ve dönüşüm süreçlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Mağdur, "Yaşanan bu olayları bir ders olarak nitelendiriyorum. Herkesin kendi çevresinde, bu tür eylemlere karşı duyarlı olması gerekiyor" diyerek, yaşadığı olayların sadece kendisi değil, tüm toplum için birer ders olması gerektiğini ifade etti.
Sonuç olarak, Özgür Özel’e yapılan saldırı, 24 yıl önce yaşanan gasp olayının yankıları ile birlikte, Türkiye’deki suç algısını derinlemesine sorgulamaya davet ediyor. Cinsiyet, yaş veya sosyal statü ayrımı gözetmeksizin, herkesin güvenliği üzerine olması gereken ciddi bir farkındalık ve tedbir alınması gerektiği sonucuna varıyoruz. Güvenli bir toplumu inşa etmenin ilk adımı, tüm bireylerin birlikte hareket edebileceği bir bilinç oluşturmaktan geçiyor.