İstanbul'da 2022 yılında yaşanan ve toplumda büyük bir üzülmeye sebep olan Erva cinayeti davası, mahkemenin nihai kararıyla sonuçlandı. 17 yaşındaki Erva, katili Çetin tarafından acımasız bir şekilde öldürülmüş ve cesedi parçalara ayrılarak yakılmıştı. Bu vahim olay, sadece aileyi değil, tüm Türkiye’yi derinden sarsmıştı. Dava sürecinin ilk gününden bu yana, Erva'nın ailesinin ve sosyal medyanın da etkisiyle adaletin yerini bulması adına büyük bir mücadele verilmişti. Nihayetinde, mahkeme Çetin’e verilecek cezanın niteliğini belirledi ve bu durum, toplumda büyük bir rahatlama yarattı.
Erva, genç yaşında hayatının baharında, ailesinin en değerli varlıklarından biriydi. Eğitim hayatında başarılı bir öğrenciydi. Ancak, hayatının son bulmasına neden olan insan, hayatını karartan bir karar almıştı. Olayın ardından başlatılan soruşturma süreci, medya tarafından da yakından takip edildi. Erva'nın cesedinin bulunması, cinayetin detaylarının ortaya çıkmasına neden oldu. Çetin’in, sevda kisvesi altında yaptığı bu korkunç eylem, pek çok sorunlu genç bireyin aynı yolda olabileceği gerçeğini de gözler önüne serdi. Erva’nın kaybı sadece ailesini değil, toplumun tüm kesimlerini etkileyen bir kayıptı.
Mahkeme, Erva’yı katleden Çetin’e verilen cezanın niteliği konusunda büyük bir dikkatle karar verdi. Dava sürecinde sunulan deliller ve tanık ifadeleri, Çetin’in suçunu açıkça kanıtlamaktaydı. Son duruşmada, mahkeme heyeti, tüm delilleri değerlendirerek, sanığın 25 yıl hapis cezası almasına hükmetti. Ancak, bu karar bazı tepkilere neden oldu. Toplumun birçok kesimi, Erva'nın hayatına son veren bu kadar acımasız bir katile verilen cezanın yetersiz olduğunu düşünüyordu. Adaletin tam anlamıyla sağlanmadığına dair sesler yükseldi. Aile, verilen cezanın bir nebze de olsa kendilerine bir nebze huzur getirdiğini ancak yine de Erva’yı geri getirmeyeceğini ifade etti.
Erva'nın kaybı, yalnızca bir cinayet davası değil; aynı zamanda toplumda adalet arayışının ve gençlerin korunması gerekliliğinin de bir hatırlatıcısıydı. Aile, toplum ve bireylerin güvenliği için yasal düzenlemelerin sıkılaştırılması gerektiğini savunuyor. Böyle olayların tekrarlanmaması için, ergen bireylerle ilgili sosyal politikaların gözden geçirilmesi ve güçlendirilmesi gerektiği düşünülüyor. Mesele sadece bir ceza değil; toplumsal bir eğitim ve farkındalık meselesidir. Bu tür vakaların engellenmesi için gerekli adımların atılması, toplumun ortak sorumluluğudur.
Sonuç olarak, Erva’nın cinayeti, bir genç kızın hayallerinin sona ermesine yol açtı. Bunun yanı sıra, mahkemedeki karar, toplumun adalet arayışında sadece bir adım olarak görülmelidir. Mahkeme sonucu, bir süreliğine de olsa, adaletin yerini bulduğunu düşündürüyor. Ancak, esas mesele, gelecekte benzer olayların yaşanmaması için gerekli tüm adımların atılmasına dair toplumda güçlü bir farkındalık oluşturmaktır. Bu bağlamda, Erva'nın anısı, adaletin sağlanması, gençlerin geleceği ve toplumun huzuru için bir sembol olmalıdır.